Başka ülkelerde “popüler kültür” ile “sanat kültürü” birbirinin alanına saygılı, hatta birbirinin lezzetlerinden faydalanmayı bilirken, Türkiye’de medya sağ olsun, sanatçı kavramını bilenlerin sayısı azalıyor. Örnekle: İbrahim Tatlıses arabesk sanatçısı değil, şarkıcısıdır. TV’lerde, radyolarda (Açıkradyo hariç), gazetelerde çoğunlukla yaşanan bir kavram kargaşası var. Hemen herkes, “SANAT” ve “SANATÇI” kelimelerini o kadar hoyratça, bol bulamaç kullanmakta ki, artık bu kavramın gerçek anlamı ve değeri konusunda kafaların giderek, fena halde karışmakta olduğu kanısındayım. Bu yazımda biraz da öğretmenlik tarafımı kullanmak isterim.
İki temel ayrım var bence: 1. POPÜLER KÜLTÜR | Mahzun Kırmızıgül, konservatuvar mezunu ve Arabesk şarkıcısı |
2. SANAT KÜLTÜRÜ
POPÜLER KÜLTÜR:Geniş dinleyici ve seyirci kitlesine hitap etmeyi amaçlayan, tüm medya unsurları.
Kolay algılanabilecek ve anlaşılabilecek türde bir anlatım ve zevkin oluşturduğu yaygın kültürel doku.
SANAT KÜLTÜRÜ:
Sınırlı dinleyici ve izleyici kitlesinin oluşturduğu, algılamak ve anlamak için çaba gösterilmesi gereken eserlerin ele alındığı, popüler arayışlara rağbet göstermeyen, kişisel üslubun bir değer olarak nitelendirilmesini önemseyen doku.
Birbirine zıt bu iki doku, yalnız ülkemizin değil, Amerika ve Avrupa’nın birçok ülkesinde örneği görülebilecek temel dokular olma özelliğini taşırlar. Örneğin, İngiltere’de popüler kültür ile sanat kültürü iç içe yaşarlar ve birbirlerinin alanlarına saygılıdırlar, hatta birbirlerinin lezzetlerinden faydalanmayı da bilirler.
Ülkemizde ise türler arasındaki zıtlıklar küçük olmayıp, sanki her bir tür, ayrı toplumların ve ayrı ülkelerin türleriymişlercesine büyüktür. Popüler kültürün amacı hemen tüketilebilecek sujeleri, kısa ömürlü tutmak ve gündemi her daim tazelemek amacını taşımaktadır. Hızlı bir üretim ve tüketim zinciri vardır.
Sanat kültüründe ise amaç, hızla üretmek ve tüketmek değil, uzun süreçlerle üretilmiş eserlerin, vitrinlerde sükunetle sergilenmesine imkan tanımaktır.
Popüler kültürün bir parçası olan popüler müzikte amaç, kolay anlaşılır sözler ve ezgiler oluşturmaktır. Bu kolaycılık, son zamanlarda tüm deyim, atasözü ve nasihat edebiyatındaki malzemenin hoyratça kullanımına kadar düşmüş olsa da amaç, dinleyicinin kolay ezberleyebileceği, kısa olması tercih edilen melodiler oluşturmak, bunu hemen paketleyip dinleyiciye ulaştırmak, paraları kazanmak, kısa bir süre sonra, bu işlemleri tekrarlamak ve böylece devam etmektir. Bu kültürde ürün, ticari olma niteliği taşımaktadır.
Sanat kültüründe ise, çoksesli müzik bestecileri ve yorumcularının uzun bir sürecin sonunda (en az 6 ay; en çok 3 yıl) ortaya çıkarttıkları ürün, ticari değil, SANATSAL’dır. Yani bir eseri üreten kişinin birincil amacı, “hemen bitireyim ve paramı kazanayım” değildir. Onun için birincil önem taşıyan konu, eserinin mantıksal ve estetik değerler taşıması ve bunların önemidir.
Yukarıdaki paragraflarda özetle anlatmaya çalıştığım konular ve kavramları eğer tüm medya çalışanları, çok net bir biçimde algılayabilseler, birçok konu hallolmuş olacak. Bir örnekle başlamak isterim: İbrahim Tatlıses arabesk sanatçısı değildir. O arabesk şarkıcısıdır. Çünkü öncelikle o bir şarkıcıdır. İkincisi; söylediği şarkı türü arabesk olduğu için -ki bu bile başlı başına tartışma konusudur, adam gereğinde türkü de söylüyor, arabesk şarkıcısı olarak anmak gerekir. Burada SANATÇI kelimesi yanlış kullanılmaktadır.
Yukarıdaki paragraflarda hala anlaşılamadıysa belirtmek isterim; SANAT KÜLTÜRÜ’ne mensup kişilere SANATÇI demek daha doğru olur. Yani işini yapmasının birincil nedeni ticari olmayan, yaptığı işin formasyonuna sahip olabilmek için en az on veya yirmi yılını bilfiil bu işi yaparak geçirmiş kişilere SANATÇI denmesinin daha doğru olacağına inanıyorum. İbrahim Tatlıses bir şarkıcıdır. (Arabesk sanatçısı değil!) Beyaz bir şovmendir. (Şov Sanatçısı değil!) Bununla birlikte Ahmet Adnan Saygun bir bestecidir(SANATÇI’dır). Ama dikkat edin, bestecidir.
İşini yaparken sadece ticari endişeler güderek değil, aynı zamanda o işi özene bezene, büyük bir titizlikle yapmaya çalışan kişiler, yaptığı işi sanata dönüştürme gayreti içindedirler. Sanatta kalıcı olmak çok önemlidir. 5-10 yıl değil, 20, 30, 40 ve hatta yüz veya iki yüzyıl öncesinden günümüze kalan, güzelliğinden değerinden hiçbirşey yitirmeyen sanat eserlerini düşünürseniz, SANAT ve SANATÇI kelimelerini daha dikkatli kullanma gereğinin önemini daha iyi anlayabilirsiniz.
TV, radyo ve gazetelerde çalışan sevgili genç arkadaşlar! SANAT ve SANATÇI kelimelerini önünüze çıkan her şarkıcı, oyuncu için harcamayın. Ben marangoza TAHTA OYMA SANATÇISI diyor muyum? Marangoz, marangozdur.